düşün beni tanıdığın kadarı ile seviyorsun bir bilsen bilmediklerinin yanında bildiklerin ne kadar az yer tutuyor belki ben öyle esaslı bir adamım ki her şeyimi bilsen aşkın da korkunç olacak ben dayanamıyacağım... (sayfa 496)
Günseli derdi sen onları bilmezsin çok dayanıksızdır onlar kimler Selim tutunamayanlar size de söyledi mi elbette neden söylemesin bilemezsin Günseli derdi yaşamak her gün girilen bir imtihan olursa buna kimse dayanamaz başını okşardım zavallı sevgilim derdim üzülme üzülürdü Acıma Bankası kuruyorum derdi her ıstıraba bir kura numarası tutunamayanlara öncelik tanınır üzülme Selim biraz dinlen buna hak kazandın olduğu yerde yatamazdı dönerdi kımıldanırdı yatışmazdı yaşatmazdı yaşamazdı ben seni sevdim seveli bak ne hal oldum uzanmış yatıyorum dinlen biraz Selim kalkardı ellerime sarılır beni bir gün unutacaksan bir gün bırakıp gideceksen boşuna yorma derdi boş yere mağaramdan çıkarma beni alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna tedirgin etme beni bu sefer geride bir şey bırakmadım tasımı tarağımı topladım geldim neyim var neyim yoksa ortaya döktüm beni bırakırsan sudan çıkmış balığa dönerim bir kere çavuş olduktan sonra bir daha amelelik yapamayan zavallı köylüye dönerim beni uyandırma (Sayfa 473)
"üç çeşit meslek varmış: mühendislik, doktorluk, bir de hukukçuluk. ben ressam olmak istiyordum. babam böyle bir meslek olmadığını söyledi. prens paradoks'tan bahsetsem kim bilir ne der? belki şimdi sizin yanınızda dorian gray'lik yaparım bir süre. sonra beni de lord henryliğe terfi ettirisiniz. masrafı neyse veririm. fakat bir sıfatla başlamak istiyorum. bu çocuk ilerde büyük adam olacak gibi ne olduğu belirsiz bir tanımla değil.'
aramızda varsa bu üç çeşit meslekten (mühendislik, doktorluk, hukukçuluk) veya meslek adayı olan bu alıntı onlar için gelsin. :)
aramızda varsa bu üç çeşit meslekten (mühendislik, doktorluk, hukukçuluk) veya meslek adayı olan bu alıntı onlar için gelsin. :)
Herkes istediği mesleği seçecektir. Ressam olmak isteyenler reklamcı, yazar olmak isteyenler mühendis, mimar olmak isteyenler iktisatçı, meyhaneci olmak isteyenler hukukçu, hukukçu olmak isteyenler tezgâhtar, adam olmak isteyenler uşak ve dilediği gibi yaşamak isteyenler rezil olmayacaklardır. (Sayfa 241)
Dilediği gibi yaşamak isteyenlerin rezil olmaması dileğiyle.
Dilediği gibi yaşamak isteyenlerin rezil olmaması dileğiyle.
Aklıma takılan bir cümle daha: benden ne istiyorlar bilmiyorum. Bu cümle daha anlamlı gibi. Yakında bir iki cümleden ibaret kalacağım: adam tabancasını çıkardı ve ateş etti, benden ne istiyorlar bilmiyorum. Turgut’un cevap kartları vardı: konuşmak istemediği zaman onları çıkarıp gösterirdi karşısındakine. Ben de bu kartlara döndüm. Kendime soruyorum: ne hissediyorsunuz? Korkuyorum. Beni rahat bırakmıyorlar. Sizi neden rahat bırakmıyorlar? Benden ne istiyorlar bilmiyorum. Gözlerinizde kötü hayaller gören insanların rahatsızlığı var. Ne görüyorsunuz? Adam tabancasını çıkardı ve ateş etti. Korkuyorum. Ateş ediyor. Ateş ediyorlar. Neden ateş ediyorlar? Benden ne istiyorlar, bilmiyorum. Korkuyorum. Korkuyorum. Siliniyorum. Mürekkebim az geliyor. Çok hafifledim. Artık ancak ölünce ağırlaşabilirim. (Sayfa 634)
Ben de okuduğum kitaplardan bahsederdim onlara. Nedense kimse ilgilenmezdi. Nihat'ın yazdığı kötü şiirleri beğenirler, benim okumak istediğim şiirleri dinlemezlerdi. Okula şiir kitapları taşırdım; büyük bir kısmını da zaten ezbere bilirdim. Gene Nihat'ın şiirleriyle başa çıkamazdım. Çünkü Nihat onlar için özel şiirler yazardı. Şiirin mısralarının baş harflerini yukarıdan aşağıya okuyunca kızımızın adı çıkardı. Bu şiirlerin kötülüğüne inandıramazdım onları. Harfleri yukarıdan aşağı hecelerken sevinçten tepinirlerdi: S-E-V-G-İ-L-A-Y-H-A-N. Bir şiirde daha ne yapabilirdi insan? Ben o sıralarda istrati'yi, Gorki'yi filan okuyordum. Onlara, realist edebiyatın gerekliliği hakkında nutuklar çekiyordum. Benimle alay ediyorlardı; hizmetçi kızlarla ilgilenmek gibiydi realist edebiyatı sevmek onlar için.(sayfa 637: kalabalığın içindeki yalnızlık gibi)
Gerçek tutunamayanlara saygım büyüktür. Onları bir ansiklopedide toplamak isterdim. Türk Tutunamayanları Ansiklopedisi. On iki fasikül bir cilt. On iki ciltte tamamlanacaktır. Üç fasikül bir harf, üç harf bir kelime, üç korner bir penaltı... (sayfa 672)
sözlük yazarları, yani biz
birgün ben de bir trene binip ortadan kaybolsam, acaba arkamdan kitap dolusu mektup yazacak biri çıkar mı?
hiç sanmam.
hiç sanmam.